Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Aralık 2011

12.Sınıf Dil Anlatım Testi Çöz


a(    ) Öykücülüğü kendine meslek edinen ilk yazarımız Ömer Seyfettin’dir.
b) (    ) *Romanları etkilendikleri akıma göre (üslup bakımından) "romantik roman, "gerçekçi roman", "doğalcı roman", "estetik roman", "izlenimci roman", "dışavurumcu roman", "yeni roman" şeklinde sınıflandırabiliriz.
c) (    ) Bir romanda anlatıcının bakış açısı olay örgüsü içinde değerlendirilir.
ç) (    ) Romanlarda olay örgüsünden oluşan parçalar olay halkasını oluşturur.
d) (    ) Edebiyatımızda realizmin etkisinde ve teknik yönden ilk başarılı roman örnekleri Cumhuriyet Döneminde verilmiştir
e) (    ) Tanzimat dönemi romanlarında konular genellikle ülke sorunları ve yerli hayattan seçilirken Millî Edebiyat döneminde alafrangalık, cariye    ve esirlik gibi konulara ağırlık verilmiştir.
f) (    )  Tanzimat Dönemi romanlarında olay örgüsünde rastlantılara sıkça yer verilir, romantizmin etkisiyle kişiler genellikle tek yönlüdür; Servetifünun ve Millî Edebiyat Döneminde ise olayların akışında rastlantılara pek yer verilmeyip gözleme önem verilmiştir
g) (    ) Tanzimat ve Servetifünun dönemi roman ve hikâyelerinde genellikle uzun tasvirler, süslü bir dil kullanılırken Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi roman ve hikâyelerinde daha sade bir dil kullanılmıştır.
h) (    ) Olaya dayalı metinlerde, olay örgüsü ve temanın oluşması için sadece “mekân” yeterlidir.
ı)  (    )  Roman ile öykü arasındaki en önemli fark, romanda kişi, zaman ve mekâna bağlı olarak olay örgüsünde ayrıntıya inilmesidir.
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz. (10 p.)
Öykü, bir tür olarak karakteristik özelliklerini ancak 19. yüzyılda romantizm ve realizm akımlarının yaygınlaşmasıyla kazanmıştır. Dünya edebiyatında bu tür başlıca iki kolda ilerlemiştir. ....................  veya …………….. de  denilen hikaye çeşidinin kurucusu Fransız yazar Alphonse Daudet (Alfons Dode)  ve ……………………………………….’ tır.  .........................  hikâyesinin temsilcisi ise Rus yazar ................................. ‘dur. Bizde, destanlar, halk hikâyeleri ve masallarla eski bir temeli olan bu tür, XIV ve XV. yüzyılda “Dede Korkut Hikâyeleri” ile çağdaş hikâye tekniğine yaklaşmıştır. Millî kültürümüzün önemli parçalarından "Dede Korkut Hikâyeleri", "destanlar" ve "halk masalları" nı saymazsak, Avrupaî tarzda ilk hikâyeler, ..................................döneminde görülür. Basılan ilk hikâye kitabı, Emin Nihat'ın "Müsameretname"sidir. Bu kitapta toplanan hikâyelerin kuruluşu, işlenişi "Binbir Gece Masalları" na benzer. XIX. yüzyılda Tanzimat’la gelen yeniliklerle birlikte Batılı anlamda ilk örneğini .......................................   “Letaif-i Rivayet ( söylene gelen güzel şeyler ) adlı eserini yazarak vermiş; “Kısadan Hise” ile bu türü geliştirmiş, ...........................................,  ise “Küçük Şeyler” adlı eseriyle modern hikâyeyi oluşturmuştur. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat döneminde .........................................’le kazanmıştır. Bizim edebiyatımızda Ömer Seyfettin ............................ hikâyesinin,  Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal ise ............................ hikâyesinin en önemli temsilcileri olarak edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır.
4. Aşağıdaki parçada boş bırakılan yeri uygun biçimde doldurunuz. ( 3 p.)
Romancı hikâyesini kime anlattıracak, olayları kimin gözünden gösterecektir? Hikâyeyi anlatan ne gibi bilgi kaynaklarından yararlanacaktır? Kişiler ve olaylar hakkında her şeyi bildiğini varsayıp her türlü bilgiyi gerektiği yerde ve oranda kullanacak mı yoksa kendini belli bilgi alanlarıyla sınırlı sayarak yalnızca onlara mı bağlı kalacak? Olaylara uzaktan mı yakından mı bakacak? İşte bu sorulara vereceği değişik karşılıklar romancıya konusunu işlemekte değişik olanaklar sağlayacak olan ………………..nı belirleyecektir.
3. Tabloda romanlarla ilgili istenen bilgileri kutucuklara yazınız. (10 p)
ROMANIN ADI
YAZARI
ÖNEMİ
Araba Sevdası


İntibah


Cezmi


Zehra


Eylül


Mai ve Siyah


Telemak


Karabibik


Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat


Don Kişot



5. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz. (10 p.)
a)  Romanlarında eğitimli ve güçlü bir karaktere sahip kadın kahramanlara yer veren ilk yazarımız ……………………………………….dır.
b) Bir romanda, romanın yazıldığı dönemin siyasi, sosyal, dinî, edebî yansımalarını kısaca dönemin ………………  ait izleri bulmak mümkündür.
c) Romanları “tarihî, sosyal, psikolojik (tahlil) roman veya aşk, macera romanı diye çeşitlere ayırmada romanın ………………… dikkate alınır.
ç)  Tanzimat ve Servetifünun Dönemi roman ve hikayelerinde olayların geçtiği yer genellikle  ………………..dur.  Millî Edebiyat Döneminde ise mekan olarak  ……………………..’ya bir yöneliş söz konusudur. 
d) Edebiyatımızda ilk realist roman örnekleri ……………………………. Döneminde kaleme alınmıştır.

6. Geçen gün bir arkadaşımı gördüm. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Aynı üniversiteden mezun olmuştuk. İş bulabildi mi merak ediyorum. Sordum, şöyle cevapladı:
   Bir arkadaşımla kontak kurdum. Onun tavsiye ettiği büroya gittim. Cv verdim. Ertesi gün start aldım. İşim, bazı dokümanları çek etmekti. İşe yaramayanları elimine ediyordum. Gerekli belgeleri okeyliyor ve deşifre ediyordum. Maksimum güçle çalışıyordum. Of günümde bile büroda kalıyordum. Bunlar bana avantaj kazandırdı. Patron benden memnun onduğunu bana direkt söylemedi; ama patronun partneriyle arkadaşız. Chatleşirken o söyledi. Kendisi dizaynırdır. Klişe işler yapmaz. Antre parantez her konuda relaks davranır. Bu moralle daha iyi işlere kanalize oldum. Hayata daha realist yaklaştım. Reel duyguların kamufle edildiği, dejenere olmuş bu iş hayatında en azından top ona girebilirdim.
Yukarıdaki parçayı anlatım özelliklerine göre inceleyiniz.  (5 p)
Açıklık


Yalınlık


Duruluk


Akıcılık



7. Aşağıdaki cümlelerde dilin hangi işlevde kullanıldığını yazınız.  (5 p)
Gözlerin gözlerime değince /felâketim olurdu ağlardım 
Beni sevmiyordun bilirdim /bir sevdiğin vardı duyardım

Tahtadaki yazıyı herkes okuyabiliyor mu acaba?

Niteleme sıfatı, çekim eki alıp ismin yerine geçtiğinde adlaşır. Buna “adlaşmış sıfat” denir.

Angut; ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşudur.

Ne yaptın be kardeşim, bu gol de kaçar mı be!


8. Aşağıdaki tabloda verilen romanlarla ilgili istenen bilgileri kutucuklara yazınız. (20 p.)
ROMANIN ADI
YAZARI
ETKİLENDİĞİ AKIMA GÖRE TÜRÜ
TEMASINA
GÖRE TÜRÜ
KONUSU
KİRALIK KONAK




FATİH-HARBİYE




YEŞİL GECE




İNTİBAH




KÜÇÜK AĞA





9. Aşağıdaki cümlelerde bulunan anlatım bozukluklarının sebebini ve cümlelerin doğru şeklini yazınız.(10 p.) 

Nedeni
Mahkeme, uzun süredir kamuoyunun merakla beklediği duruşmaya yarın kaldığı yerden devam edilecek.
Doğru şekli:


Türkçedeki ilk antoloji ise Ömer bin Mezid’in yaklaşık elli şiiri kapsayan Mecmu’atü’n-Nezâir adlı eserdir.
Doğru şekli:


Bir  paranın sahte mi değil mi olduğunu nasıl anlarsınız?
Doğru şekli:


Sınava başlamadan önce ve sonra salon görevlisinin söylediklerini dikkatlice dinlemenizi tavsiye ederim.
Doğru şekli:


En küçük kardeşimin doktorluğu seçmesinde ne annemin ne de babamın bir yönlendirmesi olmadı.
Doğru şekli:


KERAMET
Yangın yarım saatten beri devam ediyordu. Fakat mahallenin ahalisi iki ev sonra söneceğine inanıyorlardı. Çünkü bir değerli kişinin türbesi vardı. Mümkün değil, o tutuşmazdı! Şiddetli bir kıble rüzgârı esiyor, alevleri, kıvılcımları saçan tahta parçalarını, türbenin üzerine,  altındaki evlerin çatılarına fırlatıyordu. İtfaiye bölüğü, tulumbalar son gayretlerini sarf ediyorlardı. Polisler etrafı ablukaya almışlar, kaçırılan eşyanın yağmasına meydan vermiyorlardı. Çiroz Ahmet etrafına bir göz gezdirdi. Bu kaşarlanmış bir külhanbeyi idi. Onca yangın demek vurgun demekti. Ama mahalle çok fakirdi. Biliyordu ki, şu yanan zavallı kulübeciklerin içinde yatak yorgandan başka bir şey yoktu. Hâlbuki vurgunda âdet “yükte hafif, pahada ağır şeyler”i bulmaktı. Allah belasını versin! Faydasız yangın! diye başını salladı. Ahali türbenin önüne toplanmıştı.
-Buraya gelince söner! diyorlardı.
Çiroz Ahmet, yeşil boyalı türbenin penceresine sokuldu. Kör bir kandilin hafifçe aydınlattığı sandukaya baktı. Başı ucunda iki büyük şamdan duruyordu. Sandukanın iki tarafında iki seccade yayılı idi. Açık rahlelerde büyük Kuranı Kerimler yan gelmiş yatıyorlardı. Çiroz Ahmet kelepir karşısında parlayan bir Yahudi gözüyle bunlara baktı. Askerî bir hesap yaptı. İçinden “şamdanlar onar liradan yirmi... seccadeler on beşerden otuz... kitaplardan mutlaka yazmadır. Yirmi de onlara de! etti yetmiş...” dedi. Yeşil boyalı kapıya gitti. Çiroz, kemikli omuzlarıyla kapının kuvvetini yokladı. Sonra kilidine baktı, yavaş yavaş dayanmaya başladı.
Halk yangınla meşguldü. Çiroz Ahmet son derece kuvvetli idi; hani o yalnız külhanbeylerine mahsus, bahusus, idmansız, sporsuz, gizli, harikulade kuvvet... Dayandıkça kapı çatırdamaya başladı. Nihayet küt etti açıldı. Çirozun içeriye girince ilk işi kör kandili üflemek oldu. Fakat alacağı şeyler her ne kadar pahada ağır ise de yükte öyle pek hafif değildi. Zihni hemen bir vurgun planı tertibine başladı. Plan zihninde teşekkül ettikçe, Çiroz “neticeyi” beklemiyor, ayrıntısını uyguluyordu. Şamdanların mumlarını yere attı. Rahlelerdeki kitapları alıp belinden çıkardığı Trablus kuşağına sardı. Sonra biraz durdu. Burnunu kaşıdı. Yavaşçacık seccadeleri topladı; bunları beygirin üzerine çul vurur gibi, sandukanın üzerine örttü. Şimdi kapıdan çıkmak lazım geliyordu. Ama dışarısı dolu idi. Sandukaya dayandı. Biraz düşündü. Kavuk da bırakılacak bir şey değildi. Üzerinde sırmalı bir çevre vardı. Sanduka birden bire kaydı. Çiroz Ahmet düşmemek için toplandı. Acaba evliya diriliyor muydu? Durdu, baktı, gülümsedi. “Vay canına, yere mıhlı değilmiş be!” dedi. Eğildi, altına bakmak için sandukayı kaldırdı. Bu gayet hafifti. İnce tahtadan yapılmış, üstüne yeşil çuha kaplanmıştı. Zihnindeki çıkış planı tamamlandı. Kitaplarla şamdanları kucakladı, sandukanın altına girdi. Yavaş yavaş yürüdü. Durdu. Sandukanın altından elini çıkarıp yavaşça kapıyı açtı. Sol taraf caddeye çıkıyordu. Yakalanmak şansı vardı. Sağ taraftaki sokak tenha idi. Viranelikler çoktu, ama yangın o tarafta idi. Herkes o tarafta birikmişti.
Çiroz Ahmet, sandukanın altında uzun müddet düşünmedi. Paldır küldür kapıdan çıktı. Gürültüye başını çeviren halk şaşırdı. Herkes olduğu yerde kaldı. İşte evliya kalkmış yürüyordu. Tulumbalar durdu, şiddetle esen rüzgâr birden bire durdu. İtfaiye askerleri korkularından ellerindeki baltaları, kancaları, hortumları düşürdüler. Sanduka yangına doğru yürüyordu. İki tarafa açılıp yol veren ahali korkudan titriyordu. Sanduka, korkunç manevi bir heybetle sallana sallana aralarından geçti, karanlıkta kayboldu.
Türbeden evvelki iki ev de ateşten kurtulmuştu. Yanmayıp evliyasız kalan türbe, yine mahalledeki kutsiyetini korudu. Yalnız, okuyanlar eskisi gibi yüzlerini boş binaya çevirmiyorlar, kıbleye bakıyorlar, “İki gözüm, yangın gecesi bu tarafa gitti.” diyorlardı.

10. a) Metni yapı unsurlarına göre inceleyiniz. (5 p.)








       b) Yukarıdaki metinin hangi hikâye türünün özelliklerini taşıdığını kısaca açıklayınız. (5 p)


     ç) Yukarıdaki metin hangi anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.  Bir cümleyle açıklayınız. (2 p.)

    d)  Metinde koyu bir şekilde gösterilen sözcüklerin türlerini yazınız. (10 p.)
yarım
beri
inanıyorlardı
değil
o
saçan
yapmasına
demekti
halbuki
gelince










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder