a( ) Öykücülüğü kendine meslek edinen ilk
yazarımız Ömer Seyfettin’dir.
b) ( ) *Romanları etkilendikleri akıma göre
(üslup bakımından) "romantik roman, "gerçekçi roman",
"doğalcı roman", "estetik roman", "izlenimci
roman", "dışavurumcu roman", "yeni roman" şeklinde
sınıflandırabiliriz.
c) ( ) Bir romanda anlatıcının bakış açısı olay
örgüsü içinde değerlendirilir.
ç) ( ) Romanlarda olay örgüsünden oluşan
parçalar olay halkasını oluşturur.
d) ( ) Edebiyatımızda realizmin etkisinde ve
teknik yönden ilk başarılı roman örnekleri Cumhuriyet Döneminde verilmiştir
e) ( ) Tanzimat dönemi romanlarında konular
genellikle ülke sorunları ve yerli hayattan seçilirken Millî Edebiyat döneminde
alafrangalık, cariye ve esirlik gibi
konulara ağırlık verilmiştir.
f) ( )
Tanzimat Dönemi romanlarında olay örgüsünde rastlantılara sıkça yer
verilir, romantizmin etkisiyle kişiler genellikle tek yönlüdür; Servetifünun ve
Millî Edebiyat Döneminde ise olayların akışında rastlantılara pek yer
verilmeyip gözleme önem verilmiştir
g) ( ) Tanzimat ve Servetifünun dönemi roman ve
hikâyelerinde genellikle uzun tasvirler, süslü bir dil kullanılırken Millî
Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi roman ve hikâyelerinde daha sade bir dil
kullanılmıştır.
h) ( ) Olaya dayalı metinlerde, olay örgüsü ve
temanın oluşması için sadece “mekân” yeterlidir.
ı) ( ) Roman ile öykü arasındaki en önemli fark,
romanda kişi, zaman ve mekâna bağlı olarak olay örgüsünde ayrıntıya
inilmesidir.
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun
biçimde doldurunuz. (10 p.)
Öykü, bir tür
olarak karakteristik özelliklerini ancak 19. yüzyılda romantizm ve realizm
akımlarının yaygınlaşmasıyla kazanmıştır. Dünya edebiyatında bu tür başlıca iki
kolda ilerlemiştir. ....................
veya …………….. de denilen hikaye
çeşidinin kurucusu Fransız yazar Alphonse Daudet (Alfons Dode) ve ……………………………………….’ tır. ......................... hikâyesinin temsilcisi ise Rus yazar
................................. ‘dur. Bizde, destanlar, halk hikâyeleri ve
masallarla eski bir temeli olan bu tür, XIV ve XV. yüzyılda “Dede Korkut Hikâyeleri” ile çağdaş hikâye
tekniğine yaklaşmıştır. Millî kültürümüzün önemli parçalarından "Dede
Korkut Hikâyeleri", "destanlar" ve "halk masalları" nı
saymazsak, Avrupaî tarzda ilk hikâyeler, ..................................döneminde
görülür. Basılan ilk hikâye kitabı, Emin Nihat'ın "Müsameretname"sidir.
Bu kitapta toplanan hikâyelerin kuruluşu, işlenişi "Binbir Gece
Masalları" na benzer. XIX. yüzyılda Tanzimat’la gelen yeniliklerle
birlikte Batılı anlamda ilk örneğini
.......................................
“Letaif-i Rivayet ( söylene gelen güzel şeyler ) adlı eserini yazarak
vermiş; “Kısadan Hise” ile bu türü geliştirmiş, ..........................................., ise “Küçük Şeyler” adlı eseriyle modern
hikâyeyi oluşturmuştur. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat döneminde
.........................................’le kazanmıştır. Bizim edebiyatımızda
Ömer Seyfettin ............................ hikâyesinin, Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal
ise ............................ hikâyesinin en önemli temsilcileri olarak
edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır.
4.
Aşağıdaki parçada boş bırakılan yeri uygun biçimde doldurunuz. ( 3 p.)
Romancı hikâyesini kime anlattıracak, olayları kimin
gözünden gösterecektir? Hikâyeyi anlatan ne gibi bilgi kaynaklarından
yararlanacaktır? Kişiler ve olaylar hakkında her şeyi bildiğini varsayıp her
türlü bilgiyi gerektiği yerde ve oranda kullanacak mı yoksa kendini belli
bilgi alanlarıyla sınırlı sayarak yalnızca onlara mı bağlı kalacak? Olaylara
uzaktan mı yakından mı bakacak? İşte bu sorulara vereceği değişik karşılıklar
romancıya konusunu işlemekte değişik olanaklar sağlayacak olan ………………..nı
belirleyecektir.
|
3. Tabloda romanlarla ilgili istenen bilgileri
kutucuklara yazınız. (10 p)
ROMANIN ADI
|
YAZARI
|
ÖNEMİ
|
Araba Sevdası
|
||
İntibah
|
||
Cezmi
|
||
Zehra
|
||
Eylül
|
||
Mai ve Siyah
|
||
Telemak
|
||
Karabibik
|
||
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
|
||
Don Kişot
|
5. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun
biçimde doldurunuz. (10 p.)
a) Romanlarında eğitimli ve güçlü bir karaktere
sahip kadın kahramanlara yer veren ilk yazarımız ……………………………………….dır.
b) Bir
romanda, romanın yazıldığı dönemin siyasi, sosyal, dinî, edebî yansımalarını
kısaca dönemin ……………… ait izleri bulmak
mümkündür.
c) Romanları
“tarihî, sosyal, psikolojik (tahlil) roman veya aşk, macera romanı diye
çeşitlere ayırmada romanın ………………… dikkate alınır.
ç) Tanzimat ve Servetifünun Dönemi roman ve
hikayelerinde olayların geçtiği yer genellikle
………………..dur. Millî Edebiyat
Döneminde ise mekan olarak ……………………..’ya
bir yöneliş söz konusudur.
d) Edebiyatımızda
ilk realist roman örnekleri ……………………………. Döneminde kaleme alınmıştır.
6.
Geçen gün bir arkadaşımı gördüm. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Aynı
üniversiteden mezun olmuştuk. İş bulabildi mi merak ediyorum. Sordum, şöyle
cevapladı:
Bir arkadaşımla kontak kurdum. Onun tavsiye
ettiği büroya gittim. Cv verdim. Ertesi gün start aldım. İşim, bazı dokümanları
çek etmekti. İşe yaramayanları elimine ediyordum. Gerekli belgeleri okeyliyor
ve deşifre ediyordum. Maksimum güçle çalışıyordum. Of günümde bile büroda
kalıyordum. Bunlar bana avantaj kazandırdı. Patron benden memnun onduğunu bana
direkt söylemedi; ama patronun partneriyle arkadaşız. Chatleşirken o söyledi.
Kendisi dizaynırdır. Klişe işler yapmaz. Antre parantez her konuda relaks
davranır. Bu moralle daha iyi işlere kanalize oldum. Hayata daha realist
yaklaştım. Reel duyguların kamufle edildiği, dejenere olmuş bu iş hayatında en
azından top ona girebilirdim.
Yukarıdaki parçayı anlatım özelliklerine göre
inceleyiniz. (5 p)
Açıklık
|
|
Yalınlık
|
|
Duruluk
|
|
Akıcılık
|
7. Aşağıdaki cümlelerde dilin hangi işlevde
kullanıldığını yazınız. (5 p)
Gözlerin gözlerime değince /felâketim olurdu ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
/bir sevdiğin vardı duyardım
|
|
Tahtadaki yazıyı herkes
okuyabiliyor mu acaba?
|
|
Niteleme sıfatı, çekim eki
alıp ismin yerine geçtiğinde adlaşır. Buna “adlaşmış sıfat” denir.
|
|
Angut; ördekgillerden,
tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşudur.
|
|
Ne yaptın be kardeşim, bu
gol de kaçar mı be!
|
8. Aşağıdaki tabloda verilen romanlarla ilgili istenen
bilgileri kutucuklara yazınız. (20 p.)
ROMANIN ADI
|
YAZARI
|
ETKİLENDİĞİ AKIMA GÖRE TÜRÜ
|
TEMASINA
GÖRE TÜRÜ
|
KONUSU
|
KİRALIK KONAK
|
||||
FATİH-HARBİYE
|
||||
YEŞİL GECE
|
||||
İNTİBAH
|
||||
KÜÇÜK AĞA
|
9. Aşağıdaki cümlelerde bulunan anlatım
bozukluklarının sebebini ve cümlelerin doğru şeklini yazınız.(10 p.)
Nedeni
|
|
Mahkeme, uzun süredir
kamuoyunun merakla beklediği duruşmaya yarın kaldığı yerden devam edilecek.
Doğru şekli:
|
|
Türkçedeki ilk antoloji ise
Ömer bin Mezid’in yaklaşık elli şiiri kapsayan Mecmu’atü’n-Nezâir adlı
eserdir.
Doğru şekli:
|
|
Bir paranın sahte mi değil mi olduğunu nasıl
anlarsınız?
Doğru şekli:
|
|
Sınava
başlamadan önce ve sonra salon görevlisinin söylediklerini dikkatlice dinlemenizi
tavsiye ederim.
Doğru şekli:
|
|
En küçük kardeşimin
doktorluğu seçmesinde ne annemin ne de babamın bir yönlendirmesi olmadı.
Doğru şekli:
|
KERAMET
Yangın yarım saatten beri devam ediyordu. Fakat
mahallenin ahalisi iki ev sonra söneceğine inanıyorlardı. Çünkü
bir değerli kişinin türbesi vardı. Mümkün değil, o tutuşmazdı! Şiddetli bir kıble
rüzgârı esiyor, alevleri, kıvılcımları saçan tahta parçalarını,
türbenin üzerine, altındaki evlerin
çatılarına fırlatıyordu. İtfaiye bölüğü, tulumbalar son gayretlerini sarf
ediyorlardı. Polisler etrafı ablukaya almışlar, kaçırılan eşyanın yağmasına meydan
vermiyorlardı. Çiroz Ahmet etrafına bir göz gezdirdi. Bu kaşarlanmış bir
külhanbeyi idi. Onca yangın demek vurgun demekti. Ama mahalle çok fakirdi.
Biliyordu ki, şu yanan zavallı kulübeciklerin içinde yatak yorgandan başka bir
şey yoktu. Hâlbuki vurgunda
âdet “yükte hafif, pahada ağır şeyler”i bulmaktı. Allah belasını versin!
Faydasız yangın! diye başını salladı. Ahali türbenin önüne toplanmıştı.
-Buraya gelince söner! diyorlardı.
Çiroz Ahmet, yeşil boyalı
türbenin penceresine sokuldu. Kör bir kandilin hafifçe aydınlattığı sandukaya
baktı. Başı ucunda iki büyük şamdan duruyordu. Sandukanın iki tarafında iki
seccade yayılı idi. Açık rahlelerde büyük Kuranı Kerimler yan gelmiş
yatıyorlardı. Çiroz Ahmet kelepir karşısında parlayan bir Yahudi gözüyle
bunlara baktı. Askerî bir hesap yaptı. İçinden “şamdanlar onar liradan yirmi...
seccadeler on beşerden otuz... kitaplardan mutlaka yazmadır. Yirmi de onlara
de! etti yetmiş...” dedi. Yeşil boyalı kapıya gitti. Çiroz, kemikli omuzlarıyla
kapının kuvvetini yokladı. Sonra kilidine baktı, yavaş yavaş dayanmaya başladı.
Halk
yangınla meşguldü. Çiroz Ahmet son derece kuvvetli idi; hani o yalnız
külhanbeylerine mahsus, bahusus, idmansız, sporsuz, gizli, harikulade kuvvet...
Dayandıkça kapı çatırdamaya başladı. Nihayet küt etti açıldı. Çirozun içeriye
girince ilk işi kör kandili üflemek oldu. Fakat alacağı şeyler her ne kadar
pahada ağır ise de yükte öyle pek hafif değildi. Zihni hemen bir vurgun planı
tertibine başladı. Plan zihninde teşekkül ettikçe, Çiroz “neticeyi” beklemiyor,
ayrıntısını uyguluyordu. Şamdanların mumlarını yere attı. Rahlelerdeki
kitapları alıp belinden çıkardığı Trablus kuşağına sardı. Sonra biraz durdu.
Burnunu kaşıdı. Yavaşçacık seccadeleri topladı; bunları beygirin üzerine çul
vurur gibi, sandukanın üzerine örttü. Şimdi kapıdan çıkmak lazım geliyordu. Ama
dışarısı dolu idi. Sandukaya dayandı. Biraz düşündü. Kavuk da bırakılacak bir
şey değildi. Üzerinde sırmalı bir çevre vardı. Sanduka birden bire kaydı. Çiroz
Ahmet düşmemek için toplandı. Acaba evliya diriliyor muydu? Durdu, baktı,
gülümsedi. “Vay canına, yere mıhlı değilmiş be!” dedi. Eğildi, altına bakmak
için sandukayı kaldırdı. Bu gayet hafifti. İnce tahtadan yapılmış, üstüne yeşil
çuha kaplanmıştı. Zihnindeki çıkış planı tamamlandı. Kitaplarla şamdanları
kucakladı, sandukanın altına girdi. Yavaş yavaş yürüdü. Durdu. Sandukanın
altından elini çıkarıp yavaşça kapıyı açtı. Sol taraf caddeye çıkıyordu.
Yakalanmak şansı vardı. Sağ taraftaki sokak tenha idi. Viranelikler çoktu, ama
yangın o tarafta idi. Herkes o tarafta birikmişti.
Çiroz Ahmet, sandukanın
altında uzun müddet düşünmedi. Paldır küldür kapıdan çıktı. Gürültüye başını
çeviren halk şaşırdı. Herkes olduğu yerde kaldı. İşte evliya kalkmış yürüyordu.
Tulumbalar durdu, şiddetle esen rüzgâr birden bire durdu. İtfaiye askerleri
korkularından ellerindeki baltaları, kancaları, hortumları düşürdüler. Sanduka
yangına doğru yürüyordu. İki tarafa açılıp yol veren ahali korkudan titriyordu.
Sanduka, korkunç manevi bir heybetle sallana sallana aralarından geçti,
karanlıkta kayboldu.
Türbeden
evvelki iki ev de ateşten kurtulmuştu. Yanmayıp evliyasız kalan türbe, yine
mahalledeki kutsiyetini korudu. Yalnız, okuyanlar eskisi gibi yüzlerini boş
binaya çevirmiyorlar, kıbleye bakıyorlar, “İki gözüm, yangın gecesi bu tarafa
gitti.” diyorlardı.
b) Yukarıdaki metinin hangi hikâye türünün
özelliklerini taşıdığını kısaca açıklayınız. (5 p)
ç) Yukarıdaki metin hangi anlatıcının bakış
açısıyla yazılmıştır. Bir cümleyle
açıklayınız. (2 p.)
d) Metinde koyu bir şekilde
gösterilen sözcüklerin türlerini yazınız. (10 p.)
yarım
|
beri
|
inanıyorlardı
|
değil
|
o
|
saçan
|
yapmasına
|
demekti
|
halbuki
|
gelince
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder